Noam Chomsky’ye bir cevap

N

Noam Chomsky Amerikan emperyalizmine karşı cesur direnişiyle saygıyı hakediyor. Ne yazık ki, 7-8 Mayıs’ta, Belgrad’ta yayımlanan günlük gazete Politika’daki söyleşisinde, Chomsky, Balkanlar’da yaşanan kriz için nihai çözümün Washington’un politikalarını uygulamak olduğunu söyledi.

”Kosova’nın nihai statüsü için gerçekçi çözümün ne olduğunu düşünüyorsunuz ve bu çözüm ABD’nin bugün savunduklarından ne kadar farklı?” sorusu üzerine Chomsky şunları söylüyor: ”Uzun zamandır Kosova’nın nihai statüsü için gerçekçi çözümün aslında Sırbistan Cumhurbaşkanının (Dobria Cosic) önerisi olduğunu düşünüyorum. Bence 1993’te yaşananlar Sırpların bir anlamda bölünmesiydi. Şimdi çok az Sırp kaldı, ancak önceden Sırp bölgesi olan yerler Sırbistan’ın bir parçası olmalıdır, kalanı, kendi ifadeleriyle ‘bağımsız’’ olabilir. Bu da Arnavutlukla birleşmek anlamına gelir. Açıkçası bundan 10 yıl önce de başka bir çözüm görmüyordum”.

Chomsky’nin fikirleri yeni değil. Bu aslında, İkinci Dünya Savaşı’nda faşist Almanya ve İtalya tarafından Kosova için uygulanan ”model”di. Chomsky’nin Yugoslavya’nın eski Cumhurbaşkanı Dobrica Cosic’e gönderme yapmasına gelince: Cosic’in Kosova’nın bölünmesini savunmasının ardında yatan sebepler göz önüne alındığında bu gönderme aslında epeyce sorun taşıyan bir mazeret.

Chomsky’nin bakış açısı Amerikan yönetimininkiyle aynı. Yani, Chomsky Kosova sorununa ilkeli ve adil bir çözüm değil ”gerçekçi bir çözüm” getirmekten söz ediyor. Chomsky’nin ”gerçekçiliğinin” asıl temelleri nedir? Öncelikle Arnavutların Kosova’da çoğunluk olmaları ve Sırbistan’da yaşamak istememeleridir. Eğer Amerika Arnavutların arkasında durmasaydı Chomsky’nin ”gerçekçiliği” gerçekten ”gerçekçi” olur muydu? Bu durumda, başka tür bir gerçekçilik geçerli olmaz mıydı? Yani Arnavutların Sırbistan nüfusunun yüzde 15’ini temsil ettikleri ve  çoğunluğu teşkil eden Sırpların Kosava’nın Sırbistan’dan ayrılmasını istememeleri gerçeği gibi. Chomsky’nin ”gerçekçi çözümü”  bir yandan aslında Chomsky’e göre bile Amerika tarafından örgütlenen ve silahlandırılmış olan Arnavut teröristler tarafından Sırpların ve Arnavut olmayan diğer  grupların (yaklaşık 300 000 kişi) etnik temizliğe uğratılmalarının yarattığı sonuçlara, öte yandan da Arnavutluk’tan getirilen yüz binlerce Arnavut’un Kosova’ya yerleştirilmesine dayanmaktadır.

Etnik çoğunluğun ”kendi kaderini tayin hakkı” ilkesi, Avrupa ülkelerindeki etnik azınlıklar sorununa çözüm olarak uygulansaydı ne olurdu? Chomsky’ye göre, Arnavutların Batı Makedonya’dan ayrılması ve Arnavutluk’a katılması ”gerçekçi bir çözüm” olur muydu? Ya da Yunanların, Arnavutluk’ta çoğunluk oldukları toprakları ilhak etmeleri ”gerçekçi bir çözüm” olur muydu? Ya da Türklerin, Bulgaristan ve Yunanistan’da çoğunluk oldukları yerleri ilhak etmeleri? Veya Macarların, Romanya, Sırbistan ve Slovakya’da nüfusun çoğunluğunu oluşturdukları yerleri ilhak etmeleri? Peki ya Abazya, Güney Osetya, Dağlık Karabağ?.. Ya Katalon, Bask ülkesi, Korsika, Güney Tirol, Türkiye’de Kürtlerin çoğunluğu oluşturduğu bölgeler veya Kırım ve Ukrayna’da Rusların yaşadığı bölgeler ve Rus nüfusunun çoğunlukta olduğu Baltık devletleri?

Chomsky, Kosova’da yaşayan Arnavutlara, ulusal bir azınlık olarak kendi devletlerini kurma ve Arnavutluk’a katılma önerisinde bulunuyor. Ya Bosna-Hersek’te ulusal azınlık olmayan ama ülkenin kurucu halklarından olan Sırpların ve Hırvatların hakları, onların kendi bağımsızlıklarına karar verme hakları?..

Acaba Chomsky bu ”gerçekçilik” anlayışıyla aslında Amerikan yönetimi tarafından açıkça desteklenen etnik temizlik ilkesine meşruluk kazandırdığının farkında mıdır? Asıl niyeti ne olursa olsun, Chomsky’nin anlayışı, farklı etnik topluluklardan oluşan devletlerin şiddet yoluyla bölünmesine bir davet anlamına geliyor. Bu, içinde 24 ulusun yaşadığı Sırbistan için ne demek? Bu durumda, Sırbistan’ın neredeyse bütün sınır bölgeleri, komşu ülkelere ilhak edilmeleri için ulusal çatışmaların kışkırtılabileceği bölgeler haline gelir. Ülkede Müslümanların ve Macarların yaşadığı bölgelerde (Voyvodina) kışkırtmalar zaten yaşanıyor.

Sırp devletinin kuruluşunu ve insanların ulusal bilinçlerini temsil eden bu kısmının ülkeden ayrılması Sırplar tarafından nasıl ”barışçıl” bir şekilde kabul edilebilir? Sırplar Kosova’yı asıl işgal edenlerin Arnavutlar değil, Amerikalılar olduğunun farkındalar. Chomsky, Kosova’da kurulmuş olan Amerika’nın Avrupa’daki en büyük askeri kampı ”Bond-Steel” kampının varlığından hiç söz etmiyor. Aslında Amerikalıların Kosova’yı Sırbistan’dan ayırıp Arnavatluk’a katmak istemelerinin esas sebebi bu. ABD, Avrupa ve Rusya’yı birbirinden ayırmak ve Avrupa’nın Ortadoğu’ya yakınlaşmasını engellemek için Balkan ve Doğu Avrupa devletlerini askeri bir koridor haline getirmeye çalışıyor. ”Büyük Arnavutluk” gerçekleşirse, burası, Amerika’nın Avrupa topraklarında yerleşme planının esas stratejik noktası haline gelecektir. Kendisiyle yapılan söyleşide Chomsky, NATO’nun Yugoslavya’yı bombalamasının acil sebebinin, Miloseviç’in Rambouillet’ta Amerikalıların 30 000 NATO askerinin Yugoslavya’da görevlendirilmesini talep ettikleri metni imzalamayı reddetmesi olduğunu  ”unutmuş”. Aslında bu metinle, Miloseviç’in ülkesinin işgalini onaylamasını talep ettiler.

”ABD savaşı neden başlattı?” sorusuna cevap olarak, Chomsky, John Norris tarafından yazılan bir kitaptaki şu ifadelere atıfta bulunuyor: ”Savaşın gerçek nedeninin Kosova’daki Arnavutları korumakla hiç ilgisi yok. Savaşın gerçek nedeni, Sırbistan’ın kendisinden istenen sosyal reformları ve piyasa reformlarını yapmamasıdır; yani ABD tarafından dikte edilen neoliberal programları kabul etmeyi reddeden Avrupa’daki tek yer olmasıdır. Tabii bunun durdurulması gerekiyordu.” Aynı söyleşide Chomsky Miloseviç’in ”yönetimden uzaklaştırılması gerektiğini” ve zaten ”Eğer Arnavutlar oy verseydi, 90’ların başında muhtemelen yönetimden uzaklaştırılmış olacağını” söyledi. Chomsky, Sırp siyasi grupları içinde ABD için ”Truva atı” rolü oynayan ve Miloseviç’i devirmek için ABD’den yüz milyonlarca dolar alanları ve ayrılıkçı Arnavutları Miloseviç’i düşürmüş olması gereken güçler olarak görüyor. Bir kişi nasıl olur da, hem ABD’nin Balkanlardaki kanunsuz siyasetlerine karşı savaşır, hem de orada Amerika’nın siyasetlerini uygulayan siyasi güçleri destekler?

Chomsky’nin Miloseviçle ilgili görüşleri ne? Chomsky, Miloseviç’in ”birçok suç işlediğini”, ”iyi bir insan olmadığını”, ”çok kötü bir insan olduğunu, ancak ona karşı suçlamaların da hiç bir zaman kanıtlanmamış olduğunu” düşünüyor. Chomsky, ”Siz bir Miloseviç sempatizanı mısınız?” sorusuna, şu şekilde cevap veriyor; ”Hayır o çok kötü bir insandı… Onunla kesinlikle konuşmazdım ve yemek yemezdim. Evet, işlediği suçlara karşılık yargılanmayı hakediyor, ancak yargılanması birazcık adil olsaydı bile tamamlanamayacaktı [kaldı ki, olan biten] maskaralıktı, [bu yüzden] aslında öldüğü için mutlular.”

Miloseviç’in hangi ”suçlardan” dolayı yargılanması ve 90’ların başında neden iktidardan indirilmesi gerekiyordu? Miloseviç çok partili sistemi getiren ve Chomsky’nin desteklediği siyasi güçlerin tamamen karşı olduğu bir şeyi, toplumun siyasi yapılanması için  ulusu değil, vatandaşlığı temel alan anayasayı getiren bir adam. Chomsky tekrar tekrar sorulan bu soruya somut bir cevap vermedi.

Esas olarak, Chomsky’nin Balkan ülkelerinin bağımsızlıklarına sahip çıkmalarını sağlayacak bir siyasal vizyonu yoktur. Bu olmayınca da ”demokratik özgürlükler”, maskaralıktan öteye gidemez. Chomsky’nin Miloseviç’i devirmiş olması gereken bazı ”demokratik” muhalefet güçleri yaratmasının sebebi budur; yani hiç bir zaman varolmamış güçlerden söz etmesi bundandır. Madeleine Albright birçok defa Yugoslavya’nın, Balkanlarda ABD’nin politikalarını destekleyecek olanları iktidara getirmek için bombalandığını söyledi. Miloseviç’i devirmeye çalışan asıl muhalefet buydu. Bu muhalefet 5 Ekim 2000’de iktidara geldi ve Sırbistan’ı ve Karadağ’ı bir Amerikan sömürgesi haline getirdi.

Batı’nın Sırbistan’a askeri saldırı ile dayattığı ”demokrasi”de, çalışabilen nüfusun yüzde 50’si ve 30 yaş altındaki insanların yüzde 65’i işsizdir. Ortalama maaş aylık 300 Avronun altındadır. Özel sektörde çalışanların hemen hemen yüzde 80’nin sosyal güvenceleri yok. Bu demokrasi ile yalnızca Belgrad’da 80 000’in üzerinde uyuşturucu bağımlısı bulunuyor. Bugün öğrenciler Miloseviç’in dönemindekinin on katı harç ödüyor; zorla özelleştirme sürecinde neredeyse bütün önemli fabrikalar, madenler, su kaynakları ve diğer sosyal tesisler küçük bir para karşılığı Batılı şirketlere ve ülke içindeki mafyaya satıldı. Gayri safi milli hasıla en ağır ekonomik önlemlerin alındığı dönemlerin bile altında; ülkeden göç eden gençlerin sayısı her zamankinden daha yüksek. Batı’yı eleştiren gazeteler ve televizyonlar kapatıldı; insanlar eğer iktidarın politikalarını desteklemiyorlarsa işlerini bir gün içinde kaybediyorlar. Her gün bankalar soyuluyor posta çalışanları öldürülüyor, insanlar mafya çatışmaları arasında ölüyor… Sırbistan Batı standartlarında ”demokratik” bir toplum haline geldi.

Chomsky’nin hoşuna gitse de gitmese de Slobodan Miloseviç Sırp halkının özgürlük mücadelesinin sembolüydü ve hâlâ öyle. Belgrad ve Pozarevac’daki cenaze törenine 5 Ekim 2000’dekinden daha büyük bir kalabalığın toplanması tesadüf değildir. Ana sloganlardan biri ”Kosova Sırbistan’dır!”dı. Eğer Balkanlarda barış istiyorsak üzerinde ısrar etmemiz gereken gerçeklerden biri de budur.

 

O autoru

Administrator

Dodaj Komentar

Noviji tekstovi

Poslednji Komentari

Arhiva

Kategorije

Meta Linkovi

Pratite Ducijev rad i na fejsbuku