Olimpizm ve din arasındaki ilişki söz konusu olduğunda modern Olimpizm’in gerçek doğasını gizlemeye çalışan ardıllarının aksine Coubertin son derece açıktır: “Antik ve aynı şekilde modern Olimpizm’in başlıca özelliklerinden ilki bir din olmasıdır.” (1) Compte’nin felsefesinden yola çıkan Coubertin kapitalizmin Sosyal Darwinist ve ilerlemeci ruhuna uyğun, kapitalizmin gelişmesini engelleyen sınıf çelişkilerini “giderecek” ve onun sınırsız küresel genişlemesine olanak verecek yeni bir ruhani sistem kurmaya çalışır. Bu “sosyal barışı” kurmak ve “kafalarda etkili kontrolü” başlatmanın (Coubertin) yanısıra, belirli bir yaşam tarzı ve ulusal kültürler tarafından sınırlanmayan kapitalist küreselleşmenin “dinamik”, evrensel ve totaliter ruhundan ortaya çıktığı için mevcut (durağan) dinlerin “üstesinden gelme” (özgürlükçü miraslarını bir köşeye atma) becerisine sahip “dinamik bir dinin” (Brundage) oluşumudur. Olimpik düşüncenin ruhani kaynaklarını hatırlarladığımızda, Olimpizm’in formüle edilmiş ve Olimpik hareket ile Olimpiyat Oyunları’nın aracılığıyla gerçekleştirilmiş, “pozitif felsefeyi andıran” (Prokop) ve Orta Çağ’daki geleneksel dinin rolünü Modern Çağ’da oynayan pozitif bir din olduğu sonucuna varabiliriz. Olimpizm, bütün “hümanizmanın” ondan çıktığı ve insan varlığı üzerindeki kritik sorulara nihai yanıtları veren ruhani bir gökyüzü halini alır. Aynı zamanda Olimpizm dinî ve dünyevî katmanlar arasındaki farklılığı ortadan kaldırır: yaşamın kendisi Olimpik tanrılara hizmet haline gelir. Bu nedenle Olimpizm hakkında konuşmak onu yüceltmek anlamına gelir. insanı derin düşüncelere daldırması, meditasyonu, duası ve diz üstü selamları yanısıra, antik zamanlarda olduğu gibi düzenli agonistik faaliyetler aracılığıyla servis edilmesi, modern Olimpizmin kesinlikle ruhanî güç olmasına vesile oluyor. Güneşin altındaki bir alanda ırkların, milletlerin, insanlar arasında sürekli kapışmalı yaşam, Olimpik dindarlığın özüdür. Bu anlamda, olimpiyat oyunları aktif ve ruhani dünyanın birleşerek yeniden canlanmasının sembolü olurken, spor, doğru yaşam biçimi olarak idealize edilir. Coubertin’in eleştirel akılcılığı ve insanoğlunun aydınlanma mirasını yok etme gayretini göz önünde tutarsak, bunun totaliter, ruhanî ve politik hareket olduğu kadar, kendine özgü totaliter bir düşünce olduğu söylenebilir. Olimpizm, varolan dünyaya çıkaran işaretlerin görünmediği bir “kara deliğe” benzer.
POZİTİF BİR DİN OLARAK OLİMPİZM
P